SAYI 13 / HUKUK MAKALESİ / AV. DR. ATAKAN ADEM SELANİK
Sigorta hukukunda rücu davaları sıklıkla zorunlu trafik sigortası kapsamında karşımıza çıkmaktadır. Sigortacının rücu hakkı, KTK 95/2; “Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabilir” hükmü doğrultusunda, zorunlu trafik sigortası genel şartları B.4. maddesi ile detaylı olarak düzenlenmiştir.
Kasıt veya Ağır Kusurlu Olunması
Trafik Sigortası Genel Şartları B.4 (a) maddesi ile öncelikle, “Tazminatı gerektiren olay, sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmiş ise” sigortacının rücu hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda Yargıtay kararları incelendiğinde “ağır kusur” halinin de “kasta yakın” derecede olması gerektiği yönünde görüş oluştuğunu söyleyebiliriz. Örneğin kırmızı ışıkta geçmek suretiyle kazaya sebebiyet veren sigortalının somut olay kapsamında ayrıca zarar verme kastının olduğunun ispatı aranmıştır. Ağır kusur ve kasıt değerlendirilmesi, somut olayın kendi özelliği çerçevesinde yapılmalıdır. Bu kapsamda kast ve ağır kusura ilişkin ispat yükü de sigortacıdadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 10.12.2003 tarih, E 2003/11-756 E. ve 2003/743 sayılı kararı).
Ehliyetsiz Araç Kullanılması
Genel Şartları B.4 (b) “Tazminatı gerektiren olay, aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip ya da ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi veya trafik kurallarının ağır kusur ile ihlali sonucunda meydana gelmiş ise,” sigortacının rücu hakkı olduğuna yer verilmiştir. Yargıtay kararlarında, ehliyetsiz araç kullanılmasının yanında kazaya ilişkin kusur durumu da ele alınmaktadır. “…Somut uyuşmazlıkta, kaza tarihinde davalı araç sürücüsünün “E” sınıfı sürücü sertifikası olup, “E” sınıfa sürücü belgesinin olmadığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, sigortalı aracın sürücüsünün yetersiz sürücü belgesi ile aracı kullandığı dikkate alınarak, rücu koşullarının oluştuğu kabul edilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.” (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 19.01.2010 tarih 2009/7275 E. ve 2010/150 sayılı, kararı). “Sigortalı aracın, gereken ehliyetnameye haiz olmayan kişi tarafından kullanılması ve bu kişinin (sürücünün) kusurlu olması rücu etmek için yeterli olup, rizikonun gerçekleşmesinde, ehliyetsiz araç kullanmanın asli unsur olması ya da münhasıran ehliyetsizlik sebebiyle kazanın meydana gelmesi gerekmemektedir.” (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 16/05/2016 tarih, 2016/1621 E. ve 2016/5980 K. Sayılı kararı).
Uyuşturucu Madde veya Alkollü İçki Alınması
Trafik Sigortası Genel Şartları B.4 (c) maddesi ile “Aracın, uyuşturucu madde veya ilgili mevzuatta belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar” ın sigortalıya rücu edilebileceği düzenlenmiştir. Karayolları Trafik Kanunu m. 48 ile “0,50” promil üzeri alkollü araç kullanımını yasaklanmıştır. Hususi araç sürücüleri dışında ise alt sınır “0,21” olarak belirlenmiştir. Sürücünün 1,00 promil üzeri alkollü olduğu tespit edilir ise Türk Ceza Kanunu m.179/3 uyarınca üç aydan iki yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Yargıtay kazanın münhasıran alkolün etkisinde meydana gelip gelmediğinin, trafik uzmanı ve nöroloğun da bulunduğu bilirkişi kurulu marifetiyle tespit edilmesi gerektiğini öngörmektedir. Alkol miktarının azlığı veya çokluğundan ziyade münhasıran kazaya etkisi ve illiyet bağının tespit edilmesi gerekmektedir. “Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97/1. maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra bu konu ile ilgili olan “b-2” bendinde; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir. Öte yandan, Zorunlu Mali Sorumluluk Sorumluluk Genel Şartlarının B.4.d maddesinde; tazminatı gerektirin olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.” (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 20.11.2018 tarih, 2016/599 E. ve 2018/10949 sayılı kararı) “…nörolog, avukat ve trafik polisinden oluşan bilirkişi heyetinden alınan raporda kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana gelmiş olduğunun tespit edilmiş olması karşısında somut olayda rücu sebebi gerçekleşmiştir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 24.10.2019 tarih, 2017/1577 E. ve 2019/9897 sayılı kararı).
İstiap Haddinin Aşılması
Karayolları Trafik Kanunu m. 65 kapsamında taşıma sınırı üzerinde yolcu ve yük taşınması yasaklanmıştır. Trafik Sigortası Genel Şartları B.4 (ç) maddesi ile “Tazminatı gerektiren olay, yolcu taşımaya ruhsatlı olmayan araçlarda yolcu taşınması veya yetkili makamlarca tespit edilmiş olan istiap haddinden fazla yolcu veya yük taşınması veya patlayıcı, parlayıcı ve tehlikeli maddeleri taşıma ruhsatı bulunmayan araçlarda, bu maddelerin parlama, tutuşma ve infilakı yüzünden meydana gelmiş ise” sigortalıya rücu hakkı tanınmıştır. Yargıtay istiap haddi aşımının kazaya etkisinin belirlenmesi gerektiği görüşündedir. Kazanın münhasıran istiap haddinin aşılmasının etkisiyle meydana gelmiş olması gerekmektedir. Kazanın salt istiap haddi aşılmasından kaynaklandığı uzman bilirkişi heyetince gerekçeli ve denetime elverişli rapor ile tespit edilmeli, taşınan yolcu sayısı, yolcuların yaş ve ağırlıkları, araç istiap haddi ve benzeri hususlar gözetilmelidir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 17.12.2020 tarih, 2019/5524 E. ve 2020/8624 sayılı kararı).
Yükümlülüklerin Yerine Getirilmemesi
Trafik Sigortası Genel Şartları B.4 (d) maddesi “Sigortalının rizikonun gerçekleşmesi halinde bu genel şartların B.1. maddesinde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmemesinden dolayı zarar ve ziyan miktarında bir artış olursa,” sigortalıya rücu hakkının bulunduğu belirtilmiştir. Bir başka genel şart B.1. maddesine atıf yapıldığı görülmektedir; “Sigortalı, rizikonun gerçekleşmesi halinde aşağıdaki hususları yerine getirmekle yükümlüdür: Bu sözleşmeye göre, sorumluluğunu gerektirecek bir olayı, haberdar olduğu andan itibaren on gün içinde sigortacıya ihbar etmek, kendisine yöneltilen istemi ise, derhâl sigortacıya bildirmek; sigortalı değilmişçesine zararın önlenmesi, azaltılması, artmasına engel olunması veya sigortacının poliçeden doğan rücu haklarının korunabilmesi için, imkânlar ölçüsünde önlemler almak ve bu amaçla sigortacı tarafından verilen talimatlara uymak; rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sözleşme uyarınca veya sigortacının istemi üzerine, rizikonun veya tazminatın kapsamının belirlenmesinde gerekli ve beklenebilecek olan her türlü bilgi ile belgeyi sigortacıya makul bir süre içinde sağlamak, ayrıca, aldığı bilgi ve belgenin niteliğine göre, rizikonun gerçekleştiği veya diğer ilgili yerlerde sigortacının inceleme yapmasına izin vermekle ve kendisinden beklenen uygun önlemleri almak ile sigortacının talebi üzerine, olayın ve zararın nedeni ile hangi hal ve şartlar altında gerçekleştiğini ve sonuçlarını tespite, tazminat yükümlülüğü ve miktarı ile rücu hakkının kullanılmasına yararlı, elde edilmesi mümkün bilgi ve belgeleri gecikmeksizin vermek; zarardan dolayı dava yolu ile veya başka yollarla bir tazminat talebi karşısında kaldığı veya aleyhine cezai kovuşturmaya geçildiği hallerde, durumdan sigortacıyı derhal haberdar etmek ve tazminat talebine ve cezai kovuşturmaya ilişkin olarak almış olduğu ihbarname, davetiye ve benzeri tüm belgeleri derhal sigortacıya vermek; Sigorta konusu ile ilgili başka sigorta sözleşmeleri varsa sigortacılardan her birine rizikonun gerçekleştiğini bildirmek; maddi hasarlı trafik kazalarında motorlu aracı tutanak düzenlemek üzere güvenli bir yere çekmek. Belirtilen yükümlülüklerin ihlal edilmesi sebebiyle ödenecek tutar artarsa, zarar görenlere bu sebeple yapılan ödeme ihlaldeki kusuru nispetinde sigortalıdan rücuen tahsil edilir. Görüldüğü üzere sigortacının rücu hakkı, yükümlülüklerin ihlali ile ödenecek tutarın artması şartına bağlanmıştır. Örneğin, sorumluluk gerektirecek olayın on gün içerisinde bildirilmesi yönünde yükümlülüğün yerine getirilmeyerek üçüncü kişi tarafından sigorta şirketine yapılan başvurunun gecikmesi ve yargı yoluyla gerçekleşmesi halinde ödenecek tazminat tutarına ilave olarak faiz ve yargılama gideri eklenebilecek bu kapsamda sigortacının sorumluluğu artacaktır. Sigortalının bildirim yükümlülüğünü ihlal ederek, sigortacıya bildirim yapmaksızın zararı karşılaması halinde ödenen tazminatın sigortacıdan tahsil edilememesi de söz konusu olmaktadır.
Aracın Çalınması veya Gasp Edilmesi
Trafik Sigortası Genel Şartları B.4 (e) maddesi ile “tazminatı gerektiren olayın aracın çalınması veya gasp edilmesi sonucunda olması halinde, çalınma veya gasp edilme olayında sigortalının kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusurlu olduğu tespit edilirse,” sigortacının rücu hakkının varlığı kabul edilmiştir. Karayolları Trafik Kanunu 107/1 maddesi; “… işleten, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerden birinin, aracın çalınmasında veya gasbedilmesinde kusurlu olmadığını ispat ederse, sorumlu tutulamaz” düzenlemesine haizdir. İşletenin sorumluluktan kurtulması, kusurlu olmadığının ispatına bağlanmıştır. İşletenin kusurlu olması halinde ise genel şart anılan hükmü sigortacıya rücu hakkı tanımıştır.
Olay Yerinin Terk Edilmesi
Trafik Sigortası Genel Şartları B.4 (e) maddesi ile “Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde,” sigortacının rücu hakkının varlığı kabul edilmiştir. Sigortalı veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilere sorumluluktan kurtulma imkânı tanınmıştır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 23.11.2020 tarih, 2019/4361 E. ve 2020/7459 sayılı kararı).
Yargılamaya Özgü Hususlar
Rücu davalarında görev ve yetki hususunda bir kısım açıklamalara da yer vermek isteriz. Rücu davaları anılan genel şartlar kapsamında sigorta şirketince kendi sigortalısına karşı ikame edilmektedir. Bu kapsamda sigorta şirketi tarafından rücu davası tüketici sıfatına haiz tarafa yöneltilmiş ise tüketici, tacir sıfatına haiz tarafa yöneltilmiş ise ticaret mahkemeleri görevlidir. Yetki hususunda ise HMK kapsamında birden fazla seçenek karşımıza çıkmaktadır. Öncelikle rücu davası, sigorta şirketinin sözleşmeden kaynaklı para alacağını konu eder. TBK m. 89 ifa yerine ilişkin düzenlemeye yer vermiştir. Bu kapsamda para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödenir. HMK m. 10 uyarınca sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir. Sigorta şirketi sözleşmeden kaynaklı alacağını, yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde ikame edebilir.
Rücu davalarını, dava şartı zorunlu arabuluculuk kapsamında ele alırsak hem ticari hem de tüketici davaları yönünden zorunlu arabuluculuğa tabi olduğunu söyleyebiliriz.
“Zamanaşımı hususunda ise rücu alacağı bakımından on yıllık uzun zamanaşımı süresi de rücu alacağının doğduğu ve muaccel olduğu an olan alacaklıya tazminatın ödendiği tarihten itibaren işlemeye başlamalıdır” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 28.09.2012 tarih, 2012/4-426 E. ve 2012/639 sayılı kararı). Sigorta şirketinin rücu edebileceği tazminat tutarı, sigortalı araç sürücüsünün kusur oranına ve zarar görenlerin gerçek zararına göre belirlenir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 24.10.2019 tarih, 2017/1577 E. ve 2019/9897 sayılı kararı). Sigortacının sigortalıya rücu davası KTK m. 109 kapsamına da girmemektedir. Diğer yandan TTK m. 1420 ve m.1482, sigortalı tarafından sigortacıya sözleşme kapsamından yöneltilecek istemleri konu etmektedir. TBK m. 72 haksız fiil, TBK m. 73 ise birlikte sorumlu kişilerin birbirleri arasında açacakları rücu davalarını konu etmektedir. Sigorta şirketince sözleşme kapsamında açılacak olan rücu davaları, KTK m. 95/2 kapsamında sözleşmeye aykırı davranılmasından kaynaklanan zararın tazminini konu etmektedir. Rücu davalarında zamanaşımı hususu, TBK m. 146 kapsamında değerlendirilmelidir. TBK m. 148 kapsamında zamanaşımı sürelerinin aksi sözleşmeyle de değiştirilemez. Bu kapsamda rücu tazminatının ödendiği tarih itibariyle alacak muaccel hale gelmekte olup tazminatın ödendiği tarih itibariyle on yıllık zamanaşımına tabi olduğu kanaatindeyiz.