Hukuk Fakültesi Sayısı ve Hukuk Eğitimi

Son zamanlarda herkesin diline pelesenk olmuş bir söz vardır “hukuk; hava, ekmek ve su gibi temel bir ihtiyaçtır”. Nefes gibi varlığını her zaman hissedemeyebilirsiniz ancak yokluğunu hissettiğinizde genellikle çok geç kalınmış demektir.

Hemen belirtelim ki önemli olan bunun kuru bir söz olarak söylenmesi değil fiilen uygulanması, hukuk devleti ve hukuk güvenliğinin tam olarak sağlanmasıdır. Hukukun olmadığı bir yerde huzurdan, barıştan, adaletten bahsedilemeyeceği gibi toplum düzeninden de söz edilemez. Giderek devletten de söz etmek güçleşir. Zira “adalet mülkün (devletin) temelidir” (Hazreti Ömer).

Hukuk, adalet, devlet üzerine çağlar boyu çok şey söylenmiştir “Adalet göğün direğidir, yıkılırsa gökyüzü yerinde durmaz” (Yusuf Has Hacib), “Adalet, kutup yıldızı gibi yerinde durur. Geri kalan her şey onun etrafında döner”(Konfüçyüs), “Dünya dört şeyin üzerinde durur. Bilgelerin ilmi, yücelerin adaleti, haklıların duası ve yiğitlerin cesareti. (Frenk Herbert), “Adalet, her işte Hakk’ı bilmektir” (Hacı Bektaş-ı Veli).

Ülkemizin en önemli sorunlarının başında hak- hukuk-adalet diye ifade edeceğimiz “hukuk devleti” gelmektedir. Öyle ki hukuk devletinin zayıflamasıyla birlikte sosyal, ekonomik ve siyasal sorunlar artar. Giderek toplumda kaos ve kargaşa hakim olur. Unutmayalım ki ülkemizi 15 Temmuz hain darbe girişimine getiren süreç yine Ergenekon, Balyoz gibi üretilmiş sahte delillerle hukuka aykırı yargılamalar ve memuriyete giriş, terfi ve atamalar başta olmak üzere diğer alanlardaki hukuka aykırı uygulamalardır.

Hukuk devletinde kurallar herkese eşit şekilde uygulanır. Hukuk devletinin olmadığı yerde ise Balzac’ın dediği gibi “Kanunlar örümcek ağları gibidir: zayıfları ağa yakalanır, güçlülerse ağı delip geçer”. Hukuk devletinde “insan insana itaat etmesin diye kurallar konulmuştur, itaat insana değil kuraladır”.

Hukuk toplumun genel yararı ve ortak iyiliği için; kişiler arasında, kişi ile devlet arasında ve devletler arasındaki ilişkileri düzenler. Nerede toplum varsa orada hukuk vardır. Hukukun iyi işlemesi bağımsız ve tarafsız iyi hukukçuların varlığına bağlıdır. Öyle ki “İyi hâkim varsa, kötü kanun yoktur, ancak, hâkiminiz kötüyse, iyi kanun bulamazsınız”. Yani, siz ne yaparsanız yapın, neyi değiştirirseniz değiştirin, sonuçta önüne gideceğiniz hâkim önemlidir.

Hâkim ve savcılık mesleği gibi yargının kurucu unsurlarından savunmayı temsil eden avukatlık mesleği de hukuk devletinin gerçekleştirilmesinde son derece önemlidir. Avukatın da hâkim ve savcı gibi bağımsız ve tarafsız olarak mesleğini icra etmesi gerekir. Ne var ki ülkemizde son zamanlarda bağımlı veya işçi avukatlardan sıkça söz edilmektedir.

Avukatlık mesleği, hukuk fakültesinden mezun herkesin olabileceği, ayrı bir eğitim bilgi ve tecrübe gerektirmeyen meslek olarak algılanmaktadır. Yargının içerisinde bulunduğu diğer sorunlar önemsenirken avukatlık mesleğinin içerisinde bulunduğu sorunlar yeteri kadar tartışılmamaktadır. Son zamanlarda avukatlık mesleğinden hâkimliğe geçen çok sayıda avukat nedeniyle bazı tartışmalar gündeme gelmektedir. Hukuk fakültelerinde okuyan öğrenciler de avukatlık mesleğini, eskiden olduğu gibi hayallerini canlandıran görkemli bir meslek olmaktan daha çok nasıl olsa başka hiçbir şey yapamadıklarında her zaman yapılabilecek, her mezunun cebinde olan bir meslek olarak görmektedir. Genç avukatların içerisinde bulundukları ekonomik ve sosyal sorunlar öğrencileri oldukça ürkütmektedir.

Hukuka, hukukçuya, avukata duyulan güven gittikçe zayıflamaktadır. Tüm bu sorunlar gözlerin bir kez daha Hukuk Fakülteleri ve hukuk eğitimine çevrilmesine neden olmuştur. Maalesef konu kaliteli eğitimden ziyade çok sayıda hukuk fakültesinin açılmasıyla gündeme gelmektedir. Bugün 35’i devlet üniversitesinde, 44’ü vakıf üniversitesinde ve 5’i de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde olmak üzere 84 hukuk fakültesinde yaklaşık 72.000 öğrenci eğitim görmektedir. Bunlara ilave olarak 5 hukuk fakültesi daha kurulmuş olup henüz eğitime başlamamıştır. Birçok hukuk fakültesinin kadrosunda profesör yoktur. Hatta hukukçu olmayan dekanların vekâlet ettiği hukuk fakülteleri mevcuttur. Kanunun öngördüğü yeter sayıda profesör ve doçent olmadığı için fakülte kurulları usulüne uygun oluşturulamamaktadır. Tüm bu yetersizliklere rağmen birçok hukuk fakültesi sırf zamanında açılmış olduğu için eğitime devam etmesine izin verilmekte/göz yumulmaktadır.

Buralardan mezun olan öğrenciler geleceğin Türkiye’sinin şekillenmesinde ve hukuk devletinin hayata geçirilmesinde önemli rol üstleneceklerdir. Bu nedenle hukuk fakültesi eğitimlerinde kaliteden asla ödün verilmemelidir. Öncelikle eğitim-öğretim kadrosu yetersiz hukuk fakültelerinin eğitim izinleri derhal iptal edilmeli ve öğrenci alımı durdurulmalıdır. Hukuk fakültelerindeki eğitim nitelik ve içerik olarak gözden geçirilmelidir. Teorik eğitimin dışında hukuk klinikleri yaygınlaştırılarak pratik çalışmalar uygulamalı olarak yapılmalıdır. Eğitim süresi artırılmalı gerekirse stajın bir kısmı hukuk fakültelerinde yapılmalıdır. Yargılamanın gecikmesinin sorumluluğu taraflara yüklenmemeli, uzlaştırma ve arabuluculuk gibi yöntemler ihtiyarı olarak teşvik edilmeli ancak zorunlu olmamalıdır. Tecrübeye önem verilmeli, 22-23 gibi çocuk denecek yaşta avukat- hâkim-savcı olunmamalıdır. Hâkim yardımcılığı getirilmeli meslekte bir müddet hâkim yardımcısı olarak çalışıp tecrübe kazandıktan sonra hâkim ve savcı olarak atanmalıdır.

Bir daha söylemek gerekirse, tüm bu hususlar ekmek, su hava gibi önemlidir.