SAYI 09 / IN-HOUSE RÖPORTAJ / AV. HAVVA BALABAN
Selin Hanım merhabalar, öncelikle vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. Bu röportaj için oldukça heyecanlandım, o kadar çok merak ettiğim ve sormak istediğim konu var ki, vakit kaybetmeden hemen sohbetimize başlayalım. İlk olarak sizden başlamak, sizi tanımak isterim. Eğitiminiz, hukuk kariyeriniz…
Ben Robert Kolej mezunuyum; hukuk eğitimimi Koç Üniversitesi Hukuk fakültesinde tamamladım. Mezun olduktan sonra yasal stajımı Av. Nuray Aktaş’ın yanında yaptım. Bugünlerde yeni mezunlar genelde hukuk bürolarını tercih ediyorlar; ki haksız değiller ama ben Nuray Hanım’ın yanında yapmış olmaktan dolayı çok şanslı hissediyorum çünkü bu sırada hem dava tecrübem oldu (ki çok önemi davalarda hem strateji oluşturulmasında hem de dava dilekçesi yazılmasında yardımcı olmuştum) hem de İngilizce ve Türkçe sözleşme hazırlanması konularında ciddi çalışma fırsatım oldu. Stajımı tamamladıktan sonra Georgetown University Law Center’da LL.M. yaptım. Muhteşem bir deneyimdi benim için; hem hukuki anlamda hem de kişisel olarak. Türkiye’ye döndükten sonra Paksoy’da çalışmaya başladım.
Paksoy’daki kariyerim sırasında birçok farklı alanda çalıştım; Rekabet Kurulu’na birleşme & devralma başvurusu bile yapmışlığım vardır; ki Diageo’nun Mey İçki’yi satın alması ile bağlantılı gayet çetrefilli bir bildirimdi. Ama tabii ki ana uzmanlıklarım Şirketler Hukuku, Birleşme & Devralmalar ve Gayrimenkul Hukuku oldu. Bunun yanı sıra özellikle sağlık sektöründeki kamu özel ortaklıkları ile bağlantılı işbirlikleri ve veri merkezleri konusunda çok niş çalışmalar gerçekleştirdim. 2019 yılından itibaren ortak avukat olarak görev yaptım.
Türkiye’nin en önde gelen hukuk bürolarından biri olan Paksoy’dan 10 seneyi aşkın bir süre sonra Getir’e geçmeye karar verdim. Bence hayatımda verdiğim en iyi kararlardan bir tanesi.
Getir’e nasıl geçmeye karar verdiğimi öncelikle Getir’in kurucusu Nazım Bey ile nasıl tanıştığımı anlatarak açıklamak istiyorum: Ben Nazım Bey ile Paksoy’da çalışırken tanıştım. Seneler önce Serkan Borançılı (Getir kurucularından) ile kurucuların GittiGidiyor’dan çıkışları ile bağlantılı olarak birlikte çalışmıştık. Serkan Bey beni sonra Nazım Bey ile tanıştırdı ve Nazım Bey’in ilk girişimi olan BiTaksi ile bağlantılı olarak birlikte çalışmaya başladık. Sonrasında Nazım Bey ve Serkan Bey bana bir toplantıda yeni bir iş kuracaklarını ama bu işin dünya çapında bir iş olmasını planladıklarını, dolayısıyla farklı bir yapı/mekanizma kurmak istediklerini anlattılar. O toplantı sonrasında ben Getir’in ilk kuruluş yatırımı (seed investment) için gerekli çalışmaları yürüttüm ve Getir 2015 yılında kuruldu. Sonrasında Getir’in tüm yatırım turlarında ve önemli hukuki yapılandırmalarında Paksoy olarak destek verdim ve bu süre içerisinde Kurucular ile (özellikle Nazım Bey ile) çok güzel bir ilişkimiz oldu. Nazım Bey’in bana teklifi üstüne Getir’e katılmaya karar verdim.
Hukuk bürosunda çalışmak da benim için her zaman çok zevkliydi ama Getir’de hem Getir hikayesinin bir parçası olma isteği, hem de çok dinamik olan bir teknoloji işinin yönetim tarafında aktif olma fikri beni çok cezbetti. Getir’de sıfırdan bir hukuk ekibi kurdum, kuruyorum – hala devam ediyoruz. Muhteşem bir işimiz var; inanılmaz hızlı ve dinamik bir yapı. Buna adapte olmak elbette biraz zaman aldı çünkü ben Mart 2020’de pandeminin ilk aylarında Getir’e geçtim. İlk zamanlarda pandeminin etkisi ile yönetim ekibi olarak çok zor kararlar vermek zorunda kaldık; ama hiç zorlanmadım çünkü yaptığım işi çok seviyorum ve Getir’e çok inanıyorum.
Şu anda Getir’in Türkiye operasyonlarının yanı sıra hem yurt dışı açılımı, hem yatırım süreçleri hem de Getir’in yeni iş modelleri ya da stratejik iş birlikleri gibi farklı konular ile ilgili hukuki süreçleri yönetiyorum. Çok güzel bir ekibim var; hepsi çok iyi, akıllı ve çalışkan avukatlardan oluşuyor. Dünya’nın çeşitli yerlerinden takım arkadaşlarımız var ve bu bana inanılmaz bir heyecan ve enerji veriyor.
Getir’i artık bilmeyen yok, akıllı telefonlar aracılığıyla çok kısa bir sürede en temel ihtiyaçlarımıza ulaşabilmek dünyada bir ilk sanırım. Bir start-up’ın bu kadar kısa sürede global bir şirkete dönüşmesi ve yavaş yavaş farklı ülkelere yayılıyor olması – kelimenin tam anlamıyla; dünyaya açılması – gerçekten gurur verici. Getir’i sizden dinlemek isterim; operasyon, yönetimi, ekip vs. Hatta belki ilk günlere gidebiliriz, mesela Getir fikri nasıl ortaya çıktı?
Biraz önce de bahsettiğim gibi Getir’in Kurucusu Nazım Salur’un ilk teknolojik girişimi BiTaksi. Nazım Bey, BiTaksi’yi 2013 yılında dünyada benzerleri olan bir sistemin yerli versiyonu olarak hayata geçirmiş. Getir’in hikayesi ise BiTaksi’nin başarısı üzerine kurulu. Nazım bey bir gün BiTaksi paneline bakıp kullanıcıların taksi ihtiyacını ortalama 2-3 dakika içerisinde temin edebildiğini görüp o zaman neden biz insanların market ihtiyaçlarını 10 dakika içerisinde götürmüyoruz diye düşünüyor. Sonuç olarak Getir 2015 yılında ortalama 10 dakikada market ürünleri teslimat modeli ile dünyada eşi benzeri olmayan bir model olarak hayata geçiyor. Biz kendimizi önce teknoloji, sonra bir perakende ve lojistik şirketi olarak tanımlıyoruz. Getir orijinal bir fikir ve biz yaptığımızda daha dünyada olmayan bir iş modeliydi. Pazarı biz oluşturduk, kuralları biz koyduk diyebilirim. Tüm bunlar oldukça heyecan verici.
İstanbul’un ardından 2019’un son çeyreğinde yeni illere açılmaya başladık. Türkiye’de büyümeyi sürdürürken 2020 yılının Ocak ayında Michael Moritz liderliğindeki bir grup yatırımcıdan 38 milyon dolar yatırım aldık. 2021 Ocak ayında, yatırım serisinin B turunda ise 128 milyon dolar yatırım alarak yaklaşık 850 milyon dolar değerlemeye ulaştık. Çok kısa bir zaman önce de Mart 2021 içerisinde yatırım serisinin C turu olarak Tiger ve Sequoia liderliğindeki yatırımcılardan toplam 300 milyon dolar yatırım olarak 2.6 milyar dolar değerlemeye ulaştık. Tabii ki en son yatırım ile birlikte Türkiye’den bir unicorn olmuş olmak bizim için inanılmaz gurur verici; ancak altını çizerek söyleyeyim ki bu daha başlangıç! Amacımız bunun çok çok daha ilerisinde ve bunun için de çok çalışıyoruz.
Yurt dışına açılma hedefimiz doğrultusunda çalışmalarımız devam ediyor. Ocak 2021’de Londra’yı açmıştık; Londra’daki operasyonlarımız çok güzel bir şekilde büyüyor. Bunun yanı sıra kısa dönemde Almanya, Fransa ve Hollanda’da da faaliyete geçmek üzere çalışmalarımızı yapıyoruz.
Çok kısa zaman önce yeni bir yatırım aldınız, daha önceki yatırımcılarla birlikte Getir her geçen daha değerli hale geliyor. Özellikle bu dönemlerde hukukçulara çok fazla iş düşüyordur. Bir yandan yerli / yabancı yatırımcılar ile olan süreç, diğer yandan operasyonun gerektirdiği birçok hukuki ihtiyaçlar derken oldukça yoğun bir tempo olmalı. Bu süreçleri nasıl yönetiyorsunuz? Biraz hukuk departmanınızdan ve in-house olarak yaptığınız işlerden bahseder misiniz?
Biz özellikle yatırım turlarını ve birleşme/devralmalar konularındaki diğer tüm işleri in-house olarak yürütüyoruz; bunda tabii ki benim Birleşmeler & Devralmalar konusundaki geçmişim ve tecrübem de çok etkili. Bu ekipte şu an için 3 kişiyiz ve çok güzel bir takım çalışması sergiliyoruz. Her projede olduğu gibi yatırım turları da çok yoğun geçiyor tabii ki; özellikle çoğunluklu yatırımcılarımızın Amerika menşeili olması ve onların danışmanlarının da Amerika’da olması sebebiyle zaman farkı da biraz etkili oluyor. Gerçi ben bunu biraz avantaj olarak da görüyorum; gün içerisinde operasyonel olarak ilgilenmem gereken işlere odaklanırken akşamları da yatırımcılarla olan konularla ilgilenebiliyorum.
Yurt dışı açılımlarımız ile ilgili olarak ise bana yardımcı olan ayrı bir ekip var; orada da şu anda 3 kişiyiz ama muhtemelen çok hızlı büyüyeceğiz – Getir hızında yani! Bu sıralar özellikle yurt dışı açılımı benim zamanımın çok büyük bir kısmını alıyor. Yeni ülkelerin öncelikle tüm hukuk sistemini anlayıp sonrasında Getir modelini oraya uyarlıyoruz ve bu sırada aklınıza gelebilecek her türlü konuyu düşünüp önlem almaya çalışıyoruz. Bunun içerisinde teknolojimizin hazır edilmesi, yeni ülkelerdeki işe alımların yapılmasından tutun da operasyonlarımızı yürüteceğimiz depoların tutulması ve bunların lisans süreci ve kişisel verilerin korunması gibi her türlü konu var. Tabi ki her ülkede şu anda bize yardımcı olan hukuk bürolarımız var; ama onlardan aldığımız bilgiyi hem bizim operasyonlarımıza uyarlamamız gerekiyor, hem de ekiplerle birlikte uygulamaya koymamız gerekiyor. Bu kısmı çok kritik ve benim için en eğlenceli kısmı!
Buna ilaveten sadece Türkiye operasyoları ile ilgilenen hukuk ekibi şu anda 10 kişi ve burası da çok hızlı büyümeye devam ediyor. Önümüzdeki hafta dahi aramıza yeni katılacak takım arkadaşlarımız var! Türkiye’de tabii ki sistemlerimiz kurulu olduğu için bir nebze daha rahat olduğumuz düşünülüyor ama operasyonun genişleme ve büyüme hızı hukuk tarafında da belirgin şekilde ilave iş yükü oluşturuyor. Bununla birlikte kendi içimizde süreçlerimizi daimi olarak geliştirmeye çalıştığımız için kendimizi sürekli yenilemeye çalışıyoruz; bunun da hukuk ekibi üzerindeki yükü azımsanmayacak kadar çok diyebilirim.
Getir aslında kendi içerisinde bir hukuk bürosu gibi çünkü dinamikliği sayesinde çok çeşnili hukuki konular gündeme geliyor. Biz hukukun gerçek anlamda her alanında çalışıyoruz, şirketler hukuku, dava, soruşturmalar, uyum, rekabet, ceza, iş hukuku, finans, KVKK ve daha niceleri. Her gün yeni bir şey öğrenme fırsatınız var; bu muhteşem bir şey bence. Sabit olarak bildiğiniz ya da basma kalıp olarak uygulayabileceğiniz hiçbir şey yok dolayısıyla anlık olarak kendinizi zinde tutmak ve geliştirmek zorundasınız.
Türkiye’de ise hızla yayılmaya devam ediyorsunuz, şu anda kaç şehirdesiniz? Hangi illerde ilgi yoğunlukta biraz bundan bahsetmenizi rica edeceğim. İstanbul’u bu sorunun dışında tutuyorum tabii J Sanıyorum Türkiye’deki ağınız genişlemeye devam edecek?
Getir ile şu an Türkiye’nin 24 şehirdeki kullanıcılarımıza ulaşırken, GetirBüyük hizmetimizle 13 şehirde faaliyet gösteriyoruz. GetirYemek hizmetimizle ise 2. yaşını doldurduğu Şubat ayında ülkemizin 81 iline ulaşmayı başardık.
İnsanların yolda çok zaman geçirdikleri ve alışveriş için zaman harcamak istemedikleri, yoğun trafiğe sahip büyük şehirler Getir’in iş modeline çok uygun. Bu nedenle İstanbul’a ek olarak İzmir ve Ankara gibi kozmopolit şehirlerde kullanıcılarımızdan da daha yoğun ilgi gördüğümüzü söyleyebilirim. Ancak, Türkiye’deki genişleme faaliyetlerimiz tabii ki devam edecek.
Herkesin merak ettiği Getir Londra ile devam etmek istiyorum. Nasıl gidiyor, operasyonu ve oradaki geri bildirimleri merak ediyoruz. Bunu sizden dinlemek isterim.
Kurulduğumuz günden bu yana en büyük hedeflerimizden biri de Getir adıyla yurtdışında faaliyet göstermek oldu. Bu hedefimizin ilk adımını Londra’da attık ve Getir markasıyla Londralılara mutluluk getirmeye başladık. Getir, Türkiye’de olduğu gibi Londra’da da haftanın 7 günü hizmet veriyor. Sabah erken saatlerden gece geç saatlere kadar, 1500’den fazla market ürününü dakikalar içinde Londra’daki kullanıcılarımıza ulaştırıyoruz.
Londra’da şu an için 1. Bölge’nin tamamında ve 2.Bölge’nin çoğunda hizmet veriyoruz. Önümüzdeki aylarda depo sayımızı artırarak hizmet verdiğimiz alanı genişleteceğiz.
Şu anda her şey yolunda, planladığımız ve öngördüğümüz şekilde devam ediyor. 10 dakika gibi ‘neredeyse hemen’ diyebileceğimiz bir alışveriş uygulaması, Londra gibi büyük şehirlerde zamanını kendine ve sevdiklerine ayırmak isteyenler için büyük bir kolaylık. Şu anda hem Getir’i daha önceden bilen Türk vatandaşlarımızdan hem de hayata geçirdiğimiz iletişim çalışmalarıyla bizi öğrenen Londralılardan güzel bir talep var.
Yukarıda da kısaca bahsettiğim gibi, yılın ilk yarısında Avrupa’da 3 ülkede olmayı planlıyoruz. Getir ismini, yani bu iki heceli Türkçe kelimeyi gittiğimiz ülkelere sevdirmeyi arzuluyoruz.
Getir Market / Getir Yemek / Getir Su derken sipariş hizmetine farklı bir boyut kattınız. Bu dinamikliğe mevzuat açısından nasıl uyum sağlıyorsunuz? Ülkemizde, özellikle de teknoloji alanındaki regülasyonlar, uygulamaya göre şekilleniyor. Bunun zorlukları oluyor mu?
1500’ün üzerinde ürünü dakikalar içinde kullanıcılarımıza götürürken bunu yemek alanında da gerçekleştirebileceğimize inandık ve 2019 yılının Şubat ayında GetirYemek’i kurduk. 2019’un Haziran ayında ise kullanıcılarımızın yalnızca acil ihtiyaçta ya da can çekmesinde değil haftalık hatta aylık alışverişlerini yapabilecekleri 4 bine yakın ürünü market fiyatına sunan ve getirme ücreti bulunmayan GetirBüyük hizmete başladı. Diğer yandan kullanıcılarımızın su markamız Kuzeyden’e desteği büyüdükçe, dakikalar içinde teslimat için sözümüzü tutmak için bu süreci geliştirme ihtiyacı hissettik ve şimdilik sadece İstanbul’da hizmet veren GetirSu’yu Mayıs 2020’de hizmete açtık.
Bu kadar çeşitli iş modellerinin tabii ki çok çeşitli regülatif düzenlemeleri var. Mesela, herkesin tahmin edeceği üzere genel olarak yaptığımız işler e-ticaret mevzuatında düzenlendiği için bir yandan bu mevzuata, bir yandan B2C bir iş modelimiz olduğu için tüketici mevzuatına uymamız lazım. Bunun yanı sıra belirli iş modelleri kendi içerisinde daha farklı işliyor; bizim kendi su markamız Kuzeyden ile bağlantılı olarak su kaynakları ve bunların dolumu ve tüketiciye sunulması ile bağlantılı apayrı bir mevzuat var. Benzer şekilde tüm iş modellerinin tabi olduğu genel konularımız da var, rekabet hukuku, kişisel verilerin korunması hukuku gibi.
Bu ay itibariyle tam 1 yılı aşkın süredir geçirdiğimiz bu zorlu pandemi sürecini nasıl yönettiğiniz de merak konusu. Getir olarak ne gibi önlemler aldınız, bu konuda oldukça şeffaf olmanız ise güvenirliği daha arttırmıştır diye düşünüyorum.
İçinden geçtiğimiz bu zor dönemde Getir’i ticari bir firmadan ziyade olabildiğince fazla insanın hayatına dokunan bir şirket olarak konumlandırdık. Evlerinden çıkamayan pek çok kişiye ihtiyaçlarını götürmeye odaklandık. 2020 Ocak ayından bu yana tüm dünyadaki durumu takip ettik. Geçtiğimiz yılın 9 Mart’ında süreci sağlıklı şekilde yönetebilmek için bir yönetim masası kurduk.
Bu süreçte tedariği nasıl yönetebileceğimiz ve talep artarsa nasıl karşılayabileceğimiz üzerine çalıştık. Yurt dışındaki gelişmeleri gözlemleyerek bu döneme hazırlıklı girdik. Olası kriz senaryolarını önümüze koyduk. Salgının gidişatına bakarak bu süreci günlük, hatta saatlik yönettik. Talebin yoğunluğunu karşılamaya çalışırken tedarik zinciri ve dağıtım ağımızın karşılaşabileceği yeni zorluklara ve bunları çözmeye odaklandık. Artan talebe karşılık verebilmek için ana depolarımızı büyüttük, araç ve motosiklet sayımızı artırdık.
Genel merkez çalışanlarımız için 12 Mart 2020 itibarıyla evden çalışmaya geçiş yaptık. Ancak bizim operasyonumuz sahada olduğu için doğru kararlarla hareket etmemiz gerekiyordu. Hem genel merkezimizde hem de depolarımızda, sipariş teslim ettiğimiz motor ve araçlar, kuryelerimizin güvenlik ekipmanları da dahil olmak üzere pek çok hijyen önemli aldık. Sürecin en başından itibaren kullanıcılarımızın ve çalışanlarımızın sağlığı için çok kritikti. Bu nedenle 17 Mart itibarıyla ‘siparişi kapıya bırak’ı devreye aldık. Bunu ‘online bahşiş’ takip etti ve bu alanlarda sektöre de öncülük ettik.
Genç meslektaşlarımıza tavsiyeleriniz neler olur? Okurken veya mesleğin ilk başlarında “keşke yapsaydım” veya “yapmasaydım” dediğiniz bir hikayeniz var mı? Eminim birçok hukukçuya fayda sağlayacak önerileriniz olacaktır.
Benim çok şükür şu ana kadar hayatımda çok “keşke”lerim yok; iş hayatımda özellikle. Bence herkes sevdiği ve zevk aldığı bir işi yapmalı; bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ben daha önce de söyledim galiba; yaptığım işi çok seviyorum. En büyük tavsiyem inanmadığınız bir işte ve saygı duymadığınız insanlarla çalışmamanız. Bunu tek taraflı olarak söylemiyorum; herkesin kendi çalıştığı kurum ve çalışanları ya da patronları ile ilgili bence empati kurarak “onların gözünden bakmaya çalışarak” ilişki yönetmesi çok önemli.
Bunun yanı sıra ben hayatım boyunca her zaman “ticari kafası yüksek” bir avukat oldum; bunun da bir avukatın kişisel gelişimi ve kariyeri için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu bence in-house bir avukat için zorunluluk ama hukuk bürosunda çalışsanız dahi danışmanlık verdiğiniz ya da davasını yürüttüğünüz müvekkilin işini anlamak çok önemli. Mesela ben Paksoy’da veri merkezleri ile ilgili sözleşmeleri hazırlarken (ki bu Türkiye hukukunda çok zor bir yapı kurmayı gerektiriyor) gidip veri merkezini ziyaret edip, gezip oradaki elektrik sisteminin nasıl çalıştığını anlamaya çalışırdım.
Bu şekilde işin mutfağını anlamak, hem müzakereler sırasında ilgili hukuki belgelerin şekillendirilmesi hem de bir yargılama sırasında avukatlara çok büyük bir avantaj sağlayacaktır. Müzakerelerde hangi konunun gerçekten iş için önemli olduğunu bilmek, gereksiz hukuki tartışmalardan kaçınmanıza ve bunun karşılığında gerçekten ticari açıdan önemli konulara odaklanmanıza faydalı olacaktır.
Sosyal sorumluluktan bahsederek sohbetimizi burada sonlandıralım. Getir’in farkındalık yaratacak, çok güzel sorumluluk projeleri var. Detayları sizden dinlersek, Getir kullanıcılarına da farkındalık yaratmış oluruz.
Getir’i kurarken amacımız, kullanıcılarımızın anlık ihtiyaçlarında yanlarında olmaktı. Pandemi ile birlikte herkes evde kaldığında, biz de insanların sağlığını korumak için ihtiyaçlarını kapılarına götürmeye odaklandık. İstanbul Valiliği ile iş birliği yaparak 50 bin ihtiyaç sahibi büyüğümüze 6 hafta boyunca 333 bin gıda kolisinin dağıtımını ücretsiz olarak üstlendik. Getir Turkcell’le projemizle, 65 yaş üstü Turkcell’lilerin çağrı merkezini arayarak Getir’den sipariş vermesini sağladık. Sağlık çalışanlarımız ve yine 65 yaş ve üstü büyüklerimize küçük indirimlerle destek olmaya çalıştık. Herkesin evlere çekilmesiyle sokakta yemek bulamayan dostlarımız için ‘Yardım Maması’ projesini gerçekleştirdik. Tüm bu örnekler, ihtiyaçları doğru anlayıp, hizmetimizi hızlı ve doğru yönlendirmemiz sayesinde hayata geçen uygulamalar oldu.
Son dönemde ise yeme-içme sektörünün içinden geçtiği zorluğu görüp, elimizi taşın altına koyduk. 10 Aralık’ta GetirYemek ile başlattığımız Bi Mutluluk Hareketi’yle iş birliği yaptığımız restoranlardan 2021 Ocak sonuna kadar sipariş yönlendirme hizmeti komisyonu almadık. Bu projemizi tüm halkımızda bir farkındalık yaratmak ve restoranlara destek olmak için bir reklamla destekledik. Ocak ayı sonunda yalnızca GetirYemek’e kayıtlı olan restoranlara doğrudan ve dolaylı olarak 50 milyon TL değerinde destek sağlamayı başardık.
Son olarak da Kuzeyden ile verilen siparişleri fidana dönüştüren bir sosyal sorumluluk kampanyasıyla Balıkesir, Çanakkale, İzmir, Muğla ve Hatay’da 50.000 fidan dikerek 5 orman kazandıran bir projeye imza attık.
Biz çok keyif aldık. Okuyucularımızın da merakla beklediği ve keyifle okuyacağı bir bölüm oldu. Teşekkür ederim.