SAYI 09 / HUKUK MAKALESİ / AV. GAMZE TÜRKER
İşlerini gezerek yapan, belli bir şehre/ülkeye bağlı olmayan ancak online bir şekilde çalışmaya devam ederek de gelir elde etmeye devam eden kişilere ‘dijital göçebe/ digital nomad’ deniyor. Bazı kişiler, çalıştıkları ve genelde diğer göçebelerle network oluşturdukları için yerel halkla etkileşimlerini az buluyor, bir kesim çok fazla uçtuklarından karbon ayak izlerinden şikayet ediyor. Ancak bu kesime rağmen araştırma firması MBO Partners’ın 2018 yılında yaptığı araştırmaya göre 17 milyon bağımsız çalışan bu şekilde çalışmayı arzuluyor.Çoğu ülkeler, bunun daha da yükselecek bir trend olduğundan emin olduğundan turizm hedeflerine göçebeleri çekmeyi de ekliyor.
Eleştirilen negatif yönlerinin yanında, her ne şekilde olursa olsun turizmi besliyorlar, tatil için bir yere giden herhangi bir turistten daha fazla harcıyorlar ve işleriyle ilgili stajyer veya başka bir çalışan şeklinde yardım almaları gerektiğinde yereldeki genç profosyonellerden faydalanarak bir nevi iş kolu oluşturuyorlar.
Her ne kadar bazı ülkeler öncü olup (Estonya gibi) freelancer vizesi gibi kolaylaştırıcılarla 90 günden fazla kalıp bir süre o ülkede çalışmalarını desteklemeye çalışsa ve birçok global firma farklı ülkedeki merkezleri arasında değişimler yapma olanağı sunmaya başlasa da hala üzerinde düşünülmesi ve düzenlenmesi gereken soru işaretleri bulunuyor.
Birçoğumuz herhangi bir ülkeye gittiğimizde çalışma iznimiz olmadan çalışamıyoruz. Yasalar buna izin vermiyorken, dijital göçebeler hızlı wifi buldukları her yerden bizim sıkışıp kaldığımız bu kuralı delebiliyorlar.
Vergi konusunda da yine yorumlara açık gri alanlar var. Amerikalı birisi, Brezilyalı bir şirket için İspanya’da çalışırken aracılar ve bu kişinin vergiyle ilgili bir sürü belirsizliği çözmesi gerekiyor.
Bazı ülkelerde, bazı meslek kolları için asgari tarife yayınlanıyor. Burada da kişi kayıtlı olduğu ülkenin tariflerini mi işi yaptığı yeri mi baz alacak hem meslek koluna hem de ülkelere göre değişik cevapları barındırıyor.
Herkesin biraz daha ofis dışı çalışmaya alıştığı bu günlerde salgın bitse de hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağını yavaştan anlamaya başladık. Herhangi bir virüs olmasa bile okul sınavlarını dahi online veren nesilin bir 5 yıl sonra 9-5 işe gitmek için metrolarda sürünüp gri havalı ofislere kapanmaya kolayca razı olacağını düşünmüyorum.
Nasıl önceleri turistlerin ihtiyaçlarından turizm polisleri veya bilgi noktaları uygulamaya konulduysa dijital göçebelerin de bir ülkeye ulaştıklarında ihtiyaç duyduğu temel şeyler için bilgi alabilecekleri noktalar kurulması da gerçekleşmesini beklediğim şeyler arasında.
Ülkelerin de yeni birşey diye korkup püskürtmek yerine dinamiklerini araştırıp, soru işaretlerini giderip ‘digital nomad friendly’ olmasının ekonomik ve kültürel kalkınma için önemli olduğunu düşünüyorum. Yine hukukun her alanında olduğu gibi önce birtakım problemler görüp, bu problemlere cevaplar oluştururken dijital çalışanların hukuku doğacak gibi. O zamana kadar gri alanların yeni nesil çalışanları mağdur etmemesi dileğiyle…